Gümüşhane Ziraat Mühendisleri Odası ve MHP bir önceki dönem MYK üyesi Akın Üstün gündeme dair konularla ilgili gazetemizin sorularını cevapladı. Akın Üstün, “Gümüşhane’yi çok iyi tanımak lazım. Gümüşhane de dengeler çok farklı. Bu ili tanımayan insanlar, burayla ilgili hayalleri olmayanlar, bu şehirde mezar yeri olmayanlar bu şehirde nasıl seçim alınır bilemezler” dedi.
Gümüşhane Ziraat Mühendisleri Odası ve MHP bir önceki dönem MYK üyesi Akın Üstün gündeme dair konularla ilgili gazetemizin sorularını cevapladı. Kentte son dönemde yaşanan sınır tartışması, kentte tamamlanan ve devam eden baraj ile gölet projeleri ile 2023 seçimlerine dair birçok konuda gazetemiziz sorularını cevaplarken gündeme dair dobra dobra açıklamalarda bulundu .
‘EN KÖTÜ DEMOKRASİ BİLE EN İYİ DARBE YÖNETİMİNDEN DAHA İYİDİR’
28 Şubat süreciyle ilgili konuşan Üstün, “28 Şubat kararları ya da buna benzer kararları asla kabul etmedim, etmiyorum. Çünkü en kötü demokrasi bile en iyi darbe yönetiminden daha iyidir. Tabi her karar günün koşullarına göre değerlendirilir. Ancak devlet yönetenler bir karar alırken günün koşulları ile beraber milletin ve devletin geleceğini nasıl etkiler bunları düşünmek ve hesap etmek zorundadır. Bir ülke yönetimi kendi vatandaşını sırf kılık kıyafeti ve inançları yüzünden ayrıştırıp terörist görebilir mi? Bu hangi akla mantığa sığar? Ben, bu ülkede 28 Şubat kararlarıyla mağdur olanlardan birisiyim. İmam hatip lisesi mezunu olduğum için sınav ile atandığım bir göreve başlatılmadım. O dönem bir takım gazete ve dernekler devleti mahkemeye vermem karşılığında avukat tayin etmekten tutun bir sürü vaatlerde bulundular. Ama ben hiçbir teklife dönüp bakmadım bile daha çok okumam bu ülkeye daha çok faydalı olmam gerekiyor diye karar verdim. Çünkü ben devletime küsmedim küsemezdim, sadece o dönem o kararları alanlar ufku olmayan, bir takım düşüncelerin esiri olmuş ilericilik adını almış gericiler olduğunu ve bunların devlet olmadığını düşündüm. Devlet benim devletim dedim. Ülkeye hizmet etmek sadece memuriyet ile olmuyor diyerek ticareti ve siyaseti seçtim. Küçük bir şehirde yaşamanın zorluklarını bilerek bu yolu seçtim. Pişman mıyım işte onu bilmiyorum. Ama bildiğim şu ki, 28 Şubat sürecinin bana yaşattıkları mağduriyet beni daha çok okumaya daha iyi yetişmeye yöneltti, işte bunun için mutluyum. Ancak asıl tuhaf olan nedir, biliyor musunuz? 28 Şubat kararlarını imzalayan hükümet bu ülkede imam hatip lisesi açılsın diye en çok mücadele eden partidir. Bu cümleye çok dikkat etmek gerekir. Ve yine o gün kraldan çok kralcılar çıkmıştı sahneye, kalemini satandan tutun günü kurtarmak için bukalemun gibi kılıktan kılığa giren iş adamından bürokratına, siyasetçisinden gazetecisine ne arasanız vardı. Kazananı olmayan ancak kaybedeni Ülke olan bu kararları tasvip etmek, doğru bulmak bugün bile bu ülkeye ihanetle eş değerdir. Üzücü olan ise o gün 28 Şubat kararlarına alkış tutanlar, terfi alanlar, kazançlarını katlayanlar bu milletin aklı ile dalga geçercesine o kararları eleştirmek adına sayfa sayfa demeç yayınlıyorlar. Bence dünyadaki hiçbir menfaat ve kazanç inanmadığım bir şeyi övmeye de yermeye de değmez. Bu kadar küçülmenin gereği de anlamı da yoktur” diye konuştu.
Üstün, “Dünyada ki, küresele ısınma dolayısıyla her gecen gün kıymeti daha da artan su havzalarının önemini fark eden ülkelerden birisiyiz. Yöneticilerimizde son yıllarda baraj ve gölet yapımı noktasında çok ciddi yatırımlar planladılar ve yaptılar. Tabi yatırımların yapılması çok güzel ve takdire şayandır. Ancak unutulmamalıdır ki, yapılan yatırımlar bu ülkenin kaynakları ile yapılıyor bu ne demektir? Amaç yatırım yapmak değil amaç doğru yatırım yapmaktır. Su kaynaklarımız ve tarımsal üretim alanlarımız doğru yönetilirse Türkiye Dünya’ya tarımsal ürünler ihraç eden ülkelerin zirvesinde yer alacaktır. Yapılanlar yeterli midir? Asla değil çünkü bizim bu yatırımlara o kadar çok ihtiyacımız var ki, bu yatırımların aratarak devam etmesi şarttır ”dedi.
İÇME SUYU VE
SULAMA SUYU KONUSU
Gümüşhane’de devam eden ve tamamlanan baraj ile gölet çalışmaları hakkında konuşan Üstün, “Bölgenin can damarı olarak bilinen Sadak barajı 2011 yılında başladı barajın gövdesi biteli 7-8 yıl olmuş hala tam kapasite ile bölgeye su verilemiyor. Niye? Çünkü İsale hattı bitirilememiş. Bu bir örnektir. Gümüşhane coğrafi olarak engebeli bir yapıya sahiptir her ne kadar Kelkit Vadisi’nde düzlükler olsa da genel itibari ile engebeli bir yapıdır. Yapılan göletlerin birçoğu bu engebeli yapının avantajlarından faydalanılarak yapılmıştır. Bu projeyi yapan ve uygulayanlara sormak lazım bu göletlerin etrafındaki dik yamaçlardaki su ve rüzgar erozyonunu önlemek için ne tedbir alındı? Cevabı ben vereyim hiçbir tedbir yok. Oysaki gölet yapılması planlanan yerlerin fizibilitesi doğru yapılmış olsaydı bu göletler ile beraber ağaçlandırma projeleri de yapılır. Su ve rüzgar erozyonuna karşı tedbirler alınmış olurdu. Bu tedbirler ile göletlerin ekonomik ömrü de uzamış olurdu. Çünkü Barış ve göletlerin ömrü hacminin yıllık ortalama silt miktarına bölünmesi ile belirlenir. İlimize yapılan birçok gölet erozyon önlemleri alınmadığı için kullanıma başlanmadan ekonomik ömrünü tamamlayacak bu şehirde yaşayanlar olarak ilerleyen yıllarda üzülerek bu göletlerin neden dolduğunu konuşacağız. Sulama suyunda kullanılacak gölet ve barajların sulama hattı da baraj ile beraber planlanmalı ve kısa sürede bitirilmeli ki, bölge çiftçisi bu göletlerden fayda elde etsin. Gölet bitiyor 3-5 yıl sonra isale hatları ihale ediliyor bir müddette o sürüyor bir bakıyorsun isale hattı tam kapasiteye ulaşmadan göletin ekonomik ömrü bitiyor. İçme suyu konusuna gelince bu bir komediye döndü, kısır bir döngü içerisinde dönüp duruyoruz. Su hayati bir ihtiyaçtır. Böyle bir ihtiyaç ertelenemez, ötelenemez, göz ardı edilemez. Gümüşhane merkezin su ihtiyacını karşılamak için yapımı tamamlanan Bahçecik barajının suyunun şehre taşınması için de muhtemelen birkaç yıl daha beklemek zorunda kalacağız. Oysaki doğal kaynak suları bugüne kadar bu şehre kazandırılması gerekirdi. Ama görünen o ki Gümüşhane birkaç yıl daha su sorununu konuşmaya devam edecek. Bizim doğal kaynak sularımız da Trabzon’a ya da boşa akmaya devam edecek.
Köse göledinden Köse ilçe merkezi ve Kelkit ilçe merkezine içme suyu verildi ne tuhaftır ki o hat üzerinde olan 5 tane köy sınırları içerisinden geçen hat üzerine birer tane çıkış vanası konularak bu köylere su verilmesi akla gelmemiş. Bu köyler ya elektrik ile su basmakta ya da susuzluk sorunu yaşamaktadır. Kim? Kimin malını? Kimden kaçırıyor? Diye sormadan edemiyorum” ifadelerini kullandı.
‘İNSANIMIZ İSTİŞAREDEN KORKUYOR’
Üstün, “İnsanımız istişareden korkuyor. Ve en büyük hastalığı aklıma geliyor. Nedir bu hastalık? Bu hastalık; Her şeyin en iyisini ben bilirim hastalığı. Maalesef bizim ilimizde hatta ülkemizde bu hastalık çok yaygın. Siyasi bir makama gelmiş ya da bir sivil toplum örgütünün başına geçmiş adam, hukuk biliyor, ziraat biliyor, ekonomi biliyor, mühendislik biliyor, tıp biliyor, diyanet biliyor, hayvancılık biliyor, gazetecilik biliyor. Velhasıl her şeyi biliyor. Kimsenin aklına ihtiyacı yok ki, nasılsa kaynaklar devletin kaynakları. Kendi parası ile bir ev alacak olsa 72 millete soruyor. Bir araba alsa yüz tane galericiye, tamirciye soruyor. Devletin kaynakları ile yatırıma karar verecekse her şeyi kendisi biliyor ve sonunda ne oluyor yanlış yatırımlar ile devletin milyonları, milyarları çöp olup gidiyor. Bizler her şeyi ben bilirim hastalığından kurtulmadan kalkınamayız. Tarihe baktığınız zaman lider olabilenlerin yanında akıllı insanlar vardır diktatör olanların ya da olmak isteyenlerin yanında ise dalkavuklar vardır. Şimdi ilimizde o kadar çok yetişmiş insan var ki, kendi alanında uzman ve dünyada ki rakipleri ile yarışacak birçok yetişmiş adamımız var ancak bunlara değil fikrini sormak kim olduklarını bile bilen yok. Eğer nasip olurda bu il adına söz söyleme hakkına sahip olursam bu kıyıda köşede kalmış yetişmiş adamları (cevherleri) bu şehre katkı sunmak üzere meydana çıkarıp bu ilin kalkınmasında onları lokomotif haline getireceğim” dedi.
‘SINIR MESELESİ BİZİM İÇİN SAHİPSİZLİĞİN TESCİLİ DEMEKTİR’
Gümüşhane’de son dönemde yaşanan sınır mesellerinin sahipsizliğin tescilini ifade ettiğini belirten Üstün, “Buradaki sorunu hangi yöneticiye sorsanız emin olun farklı cevap alırsınız? Çünkü hiç kimse sorunun ne olduğunu ne anlayabildi, ne kavrayabildi, ne de çözümü için kafa yordu. Çok basit çözülecek bir mesele, sahipsizlik yüzünden dallandı, budaklandı, bir bakıldı ki Günyüzü ve Üçtaş köyleri referandum yaptı 90 civarında bir oy aranı ile Giresun’a bağlanma kararı aldılar. Herkesin etekleri tutuştu. Sağduyu ile hareket eden Gümüşhane il genel meclisi yetkisi dahilinde bir karar alarak bu köylerin Kürtün ilçesine bağlı kalması yönünde kararı İçişleri Bakanlığı’nın onayına gönderdi. Meclisin bu kararını İçişleri bakanlığı da onaylayınca herkes bayram havasına girdi ve bir baktım sosyal medyada herkes başarıdan pay alma peşine düştü tamam alsınlar. Herkes aslan! Payını alsın da acaba bu aslan payını almak isteyenler bu köylerin derdi nedir? Durup dururken mi Giresun’a bağlanmak istediler? Bizim ne gibi eksiklerimizden dolayı köylerde ki referandumda böyle bir sonuç çıktı? Bunu sorgulayıp öz eleştiri yapabildik mi? Bana göre bu soruları kimse düşünmedi bile. Bana göre buradaki aslan payı Gümüşhane il genel meclisinindir. Ama ne tuhaftır ki ne meclise ne de il genel meclis üyelerine bırakın teşekkür etmeyi isimlerini anan bile yok. Ben buradan bu karar için başta Valimiz Kamuran Taşbilek ve İl genel meclisi başkanı Mehmet Emin Erdoğdu şahsında meclis üyelerinin tamamına sonsuz teşekkür ediyorum. Şimdilik haritada bu köyleri kaybetmedik ama 90 referandum ile sonuç alan insanları ne kadar elimizde tutabileceğiz? Buna cevap verecek bir kişi var mı? Ayrıca yarın Şiran’ın köyleri Alucra’ya, Kelkit’in köyleri Erzincan’a, Torul’un köyleri Maçka’ya, Köse’nin köyleri Bayburt’a bağlanmak isterse bunlar içinde sadece dua mı edeceğiz. Biz Gümüşhane olarak bir bütünüz ve bu ilin en ücra köyünde yaşayan vatandaşta, en merkezinde yaşayan vatandaşta hizmet konusunda mağdur edilmemeli ki, yeni bir arayışlara girilmesin. Sınır problemlerindeki itilaflar giderilmelidir ki yeni arayışlar olmasın. İstila edilen yaylalar, otlaklar kurtarılmalıdır. Sorunlar ötelenerek, görmezden gelinerek çözülmez. Bence bu şehri yönetenler siyasetçiler başta olmak üzere muhtarından en üst düzey bürokratına kadar herkes bu sorunların çözümü için elini taşın altına koymalıdır. Vatandaşına en iyi hizmeti, en adil bir şekilde götürme gayreti ile hareket etmelidir. Aksi halde bu tür problemler ile daha çok karşılaşırız. Diğer bir husus ise sınırlarımız yani yaylalarımız Trabzon ili tarafından sahiplenilmek isteniyor. Giresun ili tarafından sahiplenilmek isteniyor ve biz sadece izliyoruz. Bu şehir gerçekten bu kadar sahipsiz mi diye düşünmeden edemiyoruz. Göreviniz ne olursa olsun kaygı taşımalısınız. Kaygı taşımayan yöneticiler görevde bulundukları süre zarfında bulundukları makamın gücü ile şan şöhret elde edebilirler ama görevden ayrıldıktan sonra esemeleri okunmaz. Kaygı taşıyor olsalar eserleri ile anılmaya devam ederler. Evvela Bu şehrin ve bu şehirde yaşayanların kaygısını taşımalıyız. Aksi halde giderek küçüleceğiz ve köyleşeceğiz!” ifadelerini kullandı.
‘BEN YENİLİKLERİN ADAMIYIM’
Üstün, “MHP’nin her kademesinde görev yaptım. Birçok görevden sonra 2007 yılında MHP den ikinci sıra milletvekili adayı oldum partim için gece gündüz çalıştım. Bu tarihten sonra 2018 yılına kadar resmi bir görevim olmadı. 18 Mart 2018 tarihinde yapılan 12. Büyük kurultayda sayın genel Başkanımız Devlet Bahçeli beyefendi teveccüh gösterip MYK’ya yazdı, 24 Haziran 2018 seçimlerinde yine ikinci sıra milletvekili adayı olacaksın dedi. Sayın Genel Başkanım emredersiniz dedim partim için gece gündüz çalıştım. Bana tevdi edilen görevleri en iyi şekilde yerine getirdiğim kanaati ve vicdani rahatlığı içerisinde yaşamımı sürdürüyorum. Siz, basın mensupları da halkımızda takdir eder ki, Gümüşhane de halkımızın gündemine MYK üyeliğini, benim gayretim ve faaliyetlerim sokmuştur. Ben, almış olduğum görevlerde, taşımış olduğum kaygılardan olsa gerek yapılması gerekenin en iyisini yapma çabası içerisine girerim. MYK üyeliği görevinde de aynı duygu ile hareket ettim ve çok şükür bir müddet sonra her partinin kurultayında Gümüşhane de MYK ‘ya, MKYK’ya ya da parti meclisine kimler girebilir? Kimler girdi? Diye konuşulmaya yazılıp çizilmeye başlandı. Ben, bunun bile bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tür gündemler dolayısı ile gençlerimiz kendilerine yeni hedefler koymaya başladılar. Ben yeniliklerin adamıyım. Gelenek ile geleceği harmanlayarak bilimin ışığında yeni hedeflere koşma gayreti ile hareket etmeye çalışıyorum. Parti içerisinde bir görevim olsun ya da olmasın bu partinin bir neferi olarak bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonrada ülkem, milletim ve devletim için partim için Ülküm ve ideallerim uğrunda çalışmaya devam edeceğim Kızıl elmaya, Turan’a kadar. 2019 yerel seçimlerinde yılların vermiş olduğu tecrübe ve bölgeyi çok iyi tanımanın avantajı ile gördüm ki, Yerelde siyaset satranç gibidir. Satrançta her taşın bir görevi ve yetki alanı vardır. Doğru taşı doğru zamanda doğru strateji ile oynarsan sonuç almak çok kolay oluyor. Ve öyle de oldu” dedi.
‘YEREL SEÇİMLER İLE GENEL SEÇİMLER FARKLI DEĞERLENDİRİLMELİ’
Yerel seçimler ile Genel seçimler farklı değerlendirilmesi gerektiğini savunan Üstün, “Yerel seçimlerde ki oylara göre hesap yaparsan hata yaparsın. Çünkü yerel seçimlerde oy taşıma oranı çok yüksek olur, ayrıca yerel seçimler genelde iki kutuplu bir seçim olur. Genel seçimler ise çok farklı oluyor. Herkesin partisi var. Seçime giren 20 civarında parti ve her partide az ya da çok oy alıyor. Tabi bunu değerlendirmek için Gümüşhane’yi çok iyi tanımak lazım. Gümüşhane de dengeler çok farklı bu ili tanımayan insanlar, burayla ilgili hayalleri olmayanlar, mezar yeri olmayanlar bu şehirde nasıl seçim alınır bilemezler. Bunun için buradaki belediyelerin dağılımına bakarak MHP den bir aday bolluğu yaşanmasını bekliyorum. Ben 1995 yılından bu tarafa her seçimin içerisindeyim. Her seçim döneminin kendine ait şartları vardır ve süreç bu şartlar içerisinde yönetilir. 1999 seçimlerinde MHP rüzgari esmiştir kim birinci sıra adayı olsaydı o vekil olacaktı. 2002 yılı ile 2015 yılları arasındaki seçimler AK parti rüzgarı esti listeye giren adaylar ilimizden vekil seçilmiştir. Ancak 7 Haziran 2015 seçimleri bu yapıyı yıkmıştır. Adaylar ön plana çıkmıştır. 1 Kasım 2015 seçimlerinde ibre yeniden eskiye dönmüştür. Fakat günümüz şartlarında görülmektedir ki önümüzdeki seçimlerde halkımız parti değil aday endeksli tercih kullanacak. Kamuoyunda konuşulanlar ve bize yansıyan söylem ve kararlar bu minvalde karar verileceğini gösteriyor. Yarın şartlar yeniden değişir mi? Onu şimdiden bilemem. Süreç içerisinde bu konu ile ilgili daha geniş açıklamalar, anketler, makaleler yayınlanacaktır. Ben, bu topraklarda doğmuş, burada büyümüş, yatırımları burada olan, hayalleri bura da olan, mezar yeri bura da ayrılmış bir insanım. Elime birçok kez fırsat geçmesine rağmen, başka şehirlerde daha çok kazanma fırsatı doğmasına rağmen bu ili ve bu toprakları terk etmedim. Çünkü “Hariçten gazel okumak” kolaydır durup mücadele etmek ise zor olandır. Ben bu topraklarda kalarak mücadeleyi seçtim, sahipsizliğin ne demek olduğunu iliklerime kadar hissettim. Bu bölgede yaşayan gençlerin aynı duyguyu hissetmemeleri için ben mücadeleme devam edeceğim. Bu şehir bu kadar sahipsizliği hak etmiyor. Bu şehrin gençleri sadece geçinebilmeleri için büyükşehirlere, Avrupa’nın karanlık sokaklarına sürüklenmeye devam ediyorlar. Bu karanlık dehlizlerde kaç tane gencimiz heba oldu bilen bile yok. Bu insanlar Doğdukları şehirde doymayı ve hayallerini gerçekleştirmeyi hak ediyorlar. Bu şehir bağrından çıkanları bağrında besleyecek kadar cömerttir yeter ki kaynaklar doğru yönetilsin. Aday olmak konusunda diyeceğim şudur ki, Amaç aday olmaksa buyursun herkes aday olsun bir sürü parti var. Amaç kazanmak ve bu şehre hizmet etmek için aday olmaksa o zaman aklın yolu bir veriler ortada akli selim herkes o verilere göre hareket eder. Vatandaşımızda bu seçimlerde adaylar üzerinde yapacakları değerlendirmeye göre oy vereceklerdir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Gümüşhane’de yeni seçilen oda başkanlarını tebrik eden Üstün, “Kaybeden veya görevi bırakan arkadaşlara da vermiş oldukları emeklerden dolayı teşekkür ediyorum. Esasında önemli olan yaşlı ya da genç olmak değildir. Esas olan almış oldukları görevin gereğini yapabilmektir. Mesele sadece seçim kazanıp o koltuğa oturmak mıdır? Yoksa temsil ettikleri üyelerin haklarını koruyup, gelişmelerini sağlamak, önlerini açmak mıdır? Sadece koltuk sahibi olmaksa kim kazanırsa kazansın yaşlıda olsa gençte olsa bir önemi yok. Buyursun yıllarca otursunlar. Mesele hizmet üretmekse onu da zaman gösterecektir zaten. Bu konuda şunu söylemek isterim ki, ülkemizde STK’ lar tam manası ile amaçlarına uygun faaliyetlerini sürdüremiyorlar. Bunun kendilerine göre belki geçerli sebepleri vardır orasını bilemem. Ama benim bildiğim “başarı gayrete aşıktır”. Yeni seçilen arkadaşlar da ne kadar gayret edecekler onu zaman gösterecek. Bu şehirde yaşayıp ve bir yerlere talip olan herkesi yürekten destekler ve alkışlarım. Çünkü onların da benimle aynı kaygıyı taşıdıklarını, bu şehri ayağa kaldırmak için hayalleri olduğunu düşünürüm. Şimdi bakıyorum insanların hayatlarını devam ettirmeleri için ekonomik, sosyal olarak şartları iyi, imkanları yerinde istedikleri yerde istedikleri hayatı yaşayabilirler, uzaktan şehri yönetme sevdasına da kapılabilirler ama onlar ne yapıyor? bu şehirdeki zorluklarla mücadele etmeyi seçiyorlar bu insan yaşlı da olsa gençte olsa baş tacıdır. Onun için seçilen arkadaşlar için şimdiden bir değerlendirme yapmak haksızlık olur bu haksızlığı yapmak yerine elimden ne geliyorsa, gücüm neye yetiyorsa ilimize hizmet üretmek adına her türlü işbirliğine, desteğe hazır olduğumu söylemek isterim. Şunu da söylemek isterim ki geçmiş ile gelecek arasında köprü olamıyorsan başarılı olmayı değil egolarını tatmin etmeyi seçmişsin demektir” diye konuştu.
Comments are closed.
SENDE YORUM YAZ
© 2016 Kelkit Gündem Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.